8 Mayıs 2012

Metin Yeğin'den Brezilya Evsizler Hareketi



Burnu ekonomik krizde sürten neoliberalizm hala kendi kentlerinin inşasına devam ediyor.. Nasıl feodal beyler, kendi şatolarını, kalelerini yaptıkları gibi neoliberalizm de bütün kentlerin ortasına dikilmiş kuleleriyle kente kimin hakim olduğunu gösteriyor. Kapısında yoksul mahalelerden tutulmuş güvenlik görevlilerinin beklediği etrafı yüksek duvarlar, elektrik telleri ve mutlaka ki kameralarıyla çevrili steril siteler, alışveriş merkezleri ve hijyenik surlarla çevrili yeni egemenin şatoları buralar.


Pek hesaba katılmasa da geçmişte kaleler ve şatolar esas olarak dış düşmanı durdurmak için değil görkemi ve imkansızlığı ile halkın isyanını durdurmak için yapılmıştır. Koruma gücü kocaman çirkinlikleriyle doğru orantılıdır. Yani ne kadar büyük ve çirkin yaparsanız o kadar çirkin bir iktidarın mümessilisinizdir. Neoliberalizmin esas oğlanı finans dünyasının şatoları, camdan kuleleri aynı işlevi görür ve hiç kimse 20-30-40 katta ne iş yapıyorsunuz abi siz ya diye sormaz. O kadar paranız var mıdır sahiden orada saymak için? Ya da odaların büyüklüğü ve sahte serinlik ve küresel ısınma yaratan klimaların üflemeleri içinde birbirinize yeni takım elbiselerinizi ve döpiyeslerinizi ve bilmediğim ve hiç giymediğim bir sürü şeyinizi sergilemek için midir uzun koridorlar ve birbirinizi süzdüğünüz 30-40 kat asansörleri?


Oralardan bugünün dünyasının etiketleri, altın ve platin kredi kartları, toplama kamplarının yakamıza iliştirilmiş sarı yıldızları dağıtılır. Oralardan ne kadar borcumuz için, ne kadar haciz gidileceği hesaplanır ve oralardan bir düğme basımı alışverişlerle borsa denen kumarhanede hiç dahil olmadığımız, önünden bile geçmediğimiz binalarında yapılan alışverişle cebimizdeki para eksilir. Her sabah kalktığımda neden Tokyo, New York, Londra ya da bilmem nere borsasındaki yükseliş ve düşüşler nedeniyle ekmeği ne kadar pahalı yiyeceğimiz belirlenir. Yani şeytanın kuyusudur oralar ama bütün bunları yapabilmek için bile çok büyüktürler. Amaçları bunları yapabilmek için bir yer değil aynı ortaçağ şatoları gibi kendi halkına karşı büyük görünme, yıkılmaz görünen firavun mezarlarıdır.


Ülkemde adına ‘Kentsel Dönüşüm’ dedikleri yoksulların kentlerden sürülmesi yani neoliberalizmin kendi kentini inşa etmesi dünyada da devam ediyor. Brezilya’da yoksullar önce köylerinden edildiler, ardından kentin kıyısından bucağından sürülüyorlar. Uzmanların ve mütahitlerin dünyası onları yok sayıyor. Öyle bir formülleri var ki bir türlü denk gelmiyor. Bir yandan birilerinin sokakları süpürmesi, güvenlik kapılarında beklemesi ve o yüksek duvarları örmesi gerek öte yandan bunu yapanların oralarda yaşamaması gerek. ‘Ah nasıl yaşıyorlar oralarda’ diyip bir de dudak kıvırıyorlar sanki bunun nedeni onlar değilmiş gibi. Buruşturulmuş yüzler eşliğinde kendi evlerini temizleyenlerin evlerinin kirliliğinden bahsediyorlar…Ah sen burjuvazi; ne kadar iki yüzlüsün ve tencere dibi gibi kara….


Brezilya’da neoliberal şatoların yani kulelerin, alışveriş merkezlerinin çevresinden süpürülen yoksullar ise kendi ‘Kentsel Dönüşümleri’ gerçekleştiriyor. Daha önce ‘Topraksızlar’ kitabında, filminde anlattığım MST-Topraksızlar hareketi şimdi kent yoksulları ile kentte toprak işgal ederek ‘Barınma hakkını’ talep eden yoksulları örgütlüyor. MTST-(Movimento Trahabodores Sem Teta) Sao Poula başta olmak üzere Rio da Jenerio, Campinas’da 5000 evlik yeni kentler kurdu. Büyük ilan tahtalarından, parti flamalarından, veresiye alınmış üstleri kaynatılmış soğan kabuklarıyla boyanmış tahta plakalardan ama içinde ne yazık ki bir türlü eksik olmayan televizyonlardan, hatta güçlükle sığdırılmış koltuk takımlarından ve umutlardan inşa edilmiş binlerce ev.


MTST’yi Evsizler Hareketini anlatmaya devam edeceğim. Brezilya’dan Şili’ye giderken yazıyorum bu yazıyı ama anlattığım bütün sokaklar bizim hikayemizdir.


Metin Yeğin
5 yolayazmak / on the road: Metin Yeğin'den Brezilya Evsizler Hareketi Burnu ekonomik krizde sürten neoliberalizm hala kendi kentlerinin inşasına devam ediyor.. Nasıl feodal beyler, kendi şatolarını, kaleleri...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder