26 Haziran 2010

Y ve Holy City veya Delik

Şubat'tı veya Mart'tı, ani bir manevraydı İzmir'den Denizli'ye. Bir yol tabelasının kışkırtıcı cazibesiydi, yol tabelasına mest olacak kadar cazibesiz kalışımızdı belki de, sola dönmek içten bile değildi, döndük. Kardı usul usul, buğuluydu yol boyu, uykulu ve meraklıydık, heyecan da merakın içinde harlanmıştı. Kaç kişiydik, çok muyduk, tek miydik unutmuştuk, yol tabelasından gayrı sessizliktik. İnanmak. Yeniden inanmak. Ve yeniden inanmayı denemekti yollara sürükleyen bizi. Yollara inanmak, özetle. Tek bir hece ile ne de güzelce, Yol. Tek bir harf istersen ona da müsait bu coğrafya, gitmek onun için mi bu kadar çok yakışıyor her rakımına. Vellakin, Y. Laf aramızda ingilizce bir düş ile veya gerçek, çıkmak istemezdim yola. Road çağrıştırmıyor bendeki yolu bana. Yaya şeritlerini söylesenize tek postada hangi harf bu kadar çağrıştırıpta çağırabilir. Y harfini görünce yola çıkan aylaklar tanırım şeklinde ilerliyordu monologumuz. Farklı sesler olabildik yol boyunca ama hep monolog kalarak. Bir söyleyip bin işitmeden hep monolog kalmayı başararak. Her kafadan bir ses çıktı ve arabadan inip arabaya binene kadar o sese taptık. Biz yola inanmıştık bir kere. Tanıdık tanımadık kornalar çaldık, ansız kornalara hedef olduk, şehir merkezine vardığımızda hepsini unuttuk. Sonra uzun bir yokuş, kısa olanlarının sonu genellikle uçurumdur. Kapı kolayca açıldı. Arabada sızanlar vardı, uyandırdık onları, sızmak için Hiera'nın koynundan daha iyisi var mıydı bu kozmopolitanya da. Hiera bir şarap mahzenini andırdı sızanlara. Fikir balonlarından okuduk. Derin olduğu kuşkusuz, Holy'e saygımız kuşkulu gözükmesin adını başlığa çıkardık. Ama bu şehirde, bu rüzgarda, bu saçak, sütun altında insan şarap şişesini bile kutsar. Yanlış anlaşılmasın ağzına daha bir damla şarap koymadan daha kutsar. İstemeye istemeye arka cebimdeki rehber kitaba göz ucuyla baktım. Ruhumu siyasi manevralarıyla daraltacağını sanıyordum, öyle de oldu tabi. Hep sandım ve oldu, o kitabı burada yakma fikrini aklımdan hemen attım. Derin olduğu kuşkulu buranın, dipsiz bir anti antik öylece. Hierapolis, yeryüzünün kara deliği diye bağırdım. Hiçbir kimse mi duymaz beni bu dipsiz delikte. Kimse umursamadı bu sarı delikte beni. Ayanı beyan ettiğimi fısıldadı sonra arabada, bir yol kenarında durakalmışken bir arkadaşım. Uyuklamadan önce, Hierapolis'e yeniden, yeniden düşelim demişim.
5 yolayazmak / on the road: Y ve Holy City veya Delik Şubat'tı veya Mart'tı, ani bir manevraydı İzmir'den Denizli'ye. Bir yol tabelasının kışkırtıcı cazibesiydi, yol tabelasına m...

3 yorum :

  1. "Biz yola inanmıştık bir kere" cümlesinden,bazen bi yere varmaktansa hep yola çıkmak en güzeli diye düşündüm:)

    YanıtlaSil
  2. yolda kalmak, kalabilmek,
    yola karışmak,
    yolculuğun zirvesidir diye düşündüm

    YanıtlaSil