29 Nisan 2010

Git Sancısı

Çantasını alıp da, öyle bir yana bırakıp da durmuş. Haberi yok son dakika haberinden, son dakika haberinin de ondan haberi yok. Martılar haberdar belli bellirsiz bu yanlızlıktan. Uzunca bir yolculuğa gebe yolu belki, belki de hiç gidememeye. Kalıp öylece, uzakları beklemeye. Sahil kenarında kalbi git der, fikri git ama gitme. Bir yanı güneş, bir yanı bulut bulut. Yolcunun en zor halidir; git sancısı.
5 yolayazmak / on the road: Nisan 2010 Çantasını alıp da, öyle bir yana bırakıp da durmuş. Haberi yok son dakika haberinden, son dakika haberinin de ondan haberi yok. Martılar hab...

12 Nisan 2010

Ağır Kapı: Haydarpaşa Garı

Ağır kapılardan geçipte, elde valizler, valizlerde hasret, umut, öfke ve belki bir karşılayan ile belki de yapayanlız, ağır kapılardan geçipte; karşında deniz. Deniz, anadolu için çok temiz bir cümledir o vakit, çok temiz bir sayfa. Ve sorgusuz sualsiz, ağır kapılardan geçipte, işte sınırda avrupa; seni selamlamakta.

Ağır kapılardan geçipte, yakıpta saatin altında bir cigara, bir nefes en derinine, bir nefes daha sonra başlar söze; güzel İstanbul, ya da ulan İstanbul, ya da suskun, ya da sus pus. Ya tarayacak saçlarını İstanbul'un ya da çekiştirecek, sarılacak son çare.
Ağır kapılardan geçipte; işte İstanbul'dur, işte Avrupa'dır, gümrüksüz, poliçesiz, mühürsüz, üryan. İşte tam karşındadır, bir vapur sesi uzağında.

Yolun de halidir, den halidir, içredir bütün yolculuklara, bütün yolculuklarından gayrıdır. Yollarını sıfırlar yolcu, kilometrelerini sıfırlar, merdivenler hiç bu kadar yabancı ve de hiç bu kadar çekici olmamıştır.

Ağır kapı; kimlerin gölgeleri değdi kimlerin, kimler reverans etti de, kimler arkasını dönüpte gitti, bir konukluk, bir dokunuş, birşeyler mümkün müdür acaba?


Ağır kapı; kimi alır taşrasını da taşır yanında, kimi kapı da bırakır, kiminin taşrası şehire teşnedir, kiminin şehiri taşraya aşina.

Ağır kapı; ayaklar ile baş arasında, mavi bir sınırdadır. Sınırdır.



5 yolayazmak / on the road: Nisan 2010 Ağır kapılardan geçipte, elde valizler, valizlerde hasret, umut, öfke ve belki bir karşılayan ile belki de yapayanlız, ağır kapılardan geçip...

4 Nisan 2010

İşte Nisan

Nisan; içinde insan geçen, insanın içinden hep yolculuk geçen o güzel ay. İşte kıpırtısı her yanı sardı. Sahiller, yol kenarları, limanlar, feribotlar, adalar, kasabalar, yazlık ayakkabılar, kısa kollular ve kısa uzun, aşina yabancı uzakların çağırısı. Yolların mühtehzi kıvrılışı, yolcunun aleni topuklayışı, beyaz gecelerin usul fısıltıları. Atlasların ve takvimlerin gizli buluşmaları. Aylaklığın tavan vakti. Sokağın asiliği ve gizli çekiciliği. Güneşin arzı endam edişi. Bedenin bilinmedik uzun gölgeleri. Merdiven basamaklarında, kaldırım taşlarında, betonda dinlenmenin keyfi. Yolarda aşık olmanın, yeniden yeniden aşka düşmenin tam da bahsi. İşte Nisan, ne varsa yola dair; özlenen, sevilen, arzulanan, doğal, platonik, botanik, semiyotik. Yola yolcuyu kışkırtan; işte Nisan...
5 yolayazmak / on the road: Nisan 2010 Nisan; içinde insan geçen, insanın içinden hep yolculuk geçen o güzel ay. İşte kıpırtısı her yanı sardı. Sahiller, yol kenarları, limanlar, ...