12 Nisan 2010

Ağır Kapı: Haydarpaşa Garı

Ağır kapılardan geçipte, elde valizler, valizlerde hasret, umut, öfke ve belki bir karşılayan ile belki de yapayanlız, ağır kapılardan geçipte; karşında deniz. Deniz, anadolu için çok temiz bir cümledir o vakit, çok temiz bir sayfa. Ve sorgusuz sualsiz, ağır kapılardan geçipte, işte sınırda avrupa; seni selamlamakta.

Ağır kapılardan geçipte, yakıpta saatin altında bir cigara, bir nefes en derinine, bir nefes daha sonra başlar söze; güzel İstanbul, ya da ulan İstanbul, ya da suskun, ya da sus pus. Ya tarayacak saçlarını İstanbul'un ya da çekiştirecek, sarılacak son çare.
Ağır kapılardan geçipte; işte İstanbul'dur, işte Avrupa'dır, gümrüksüz, poliçesiz, mühürsüz, üryan. İşte tam karşındadır, bir vapur sesi uzağında.

Yolun de halidir, den halidir, içredir bütün yolculuklara, bütün yolculuklarından gayrıdır. Yollarını sıfırlar yolcu, kilometrelerini sıfırlar, merdivenler hiç bu kadar yabancı ve de hiç bu kadar çekici olmamıştır.

Ağır kapı; kimlerin gölgeleri değdi kimlerin, kimler reverans etti de, kimler arkasını dönüpte gitti, bir konukluk, bir dokunuş, birşeyler mümkün müdür acaba?


Ağır kapı; kimi alır taşrasını da taşır yanında, kimi kapı da bırakır, kiminin taşrası şehire teşnedir, kiminin şehiri taşraya aşina.

Ağır kapı; ayaklar ile baş arasında, mavi bir sınırdadır. Sınırdır.



5 yolayazmak / on the road: Ağır Kapı: Haydarpaşa Garı Ağır kapılardan geçipte, elde valizler, valizlerde hasret, umut, öfke ve belki bir karşılayan ile belki de yapayanlız, ağır kapılardan geçip...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder